Anne bebek arasında kurulan bağ, çocuğun gelişiminde anahtardır
Anne bebek arasındaki bağ ilk günden kurulmaya başlar. Bebek huysuzlanır, ağlar ve anne onu rahatlatmanın yollarını bulur.
Anne rahatlatıcı ses tonuyla, bebeği okşar, kucağına alır, sallar, öper, sakinleştirir. Bu küçük insan yavrusuyla olan ilişkiye sıcaklık, şefkat ve güven katar. Bilimsel olarak ifade edersek, bebeğin ileride yetişkin olarak nasıl var olacağını belirleyen, güvenli anne-bebek ilişkisi ilk günden kurulmaya başlar.
Bebek kendini değerli, istenen ve tehlikelerden korunuyor hissettikçe; yüzünü buruşturarak, gülümseyerek, ses, mimik ve vücut hareketleriyle nasıl iletişim kuracağını öğrendikçe çevresiyle etkileşim içine girer. Sağlam, tutarlı ve destekleyici ebeveyn ilişkisi, kendi verdiği tepkiler ve bu etkileşim sayesinde, beyninde sağlıklı gelişim devreleri oluşmaya başlar. Bu durum öğrenme, dil becerileri, sosyal ve duygusal gelişimini etkiler.
Ancak bebeklerin hayatlarındaki ilk bağlanmalar, her zaman böyle mutlu başlangıçlarla olmaz. Ebeveynler ihmalkar, hatta istismar edici olabilirler. “Bebekler ve küçük çocuklar bakımevlerine giden en büyük gruptur” diyor Washington Üniversitesi öğretim görevlilerinden araştırmacı Susan Spieker.
Hatta ebeveynler bebekleri için “doğru” şeyleri yapmaya niyetli olsalar bile yanlış yapabilirler. Anne ve babalar çocuklarını şımartmamak için ağlamalarını görmezden gelebilirler çünkü onlara göre şımarık çocuklar ağlarlar ve isteklerinin yapılmasını beklerler. “Oysa ihtiyaç içindeki bebeğin aldığı mesaj bu değildir” diyor Spieker, “Küçük bir bebeği şımartmak imkansızdır. Küçük bebekler sizi nasıl manipüle edeceklerini, sizin hangi düğmenize basacaklarını veya sırf sizi sinir etmek için kasıtlı olarak bir şey yapmayı bilmezler.”
Şımartmaktan korkan ebeveynler, bebeğin ağlamasına aralıklı olarak cevap verirler. Oysa, bu durum onun davranışını pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Spieker şöyle devam ediyor, “tutarsız ebeveynlerin (veya bebek ağladıkça değil de, kendi istedikleri zaman cevap veren ebeveynlerin) bebekleri daha çok çabalayacak, daha yüksek sesle ağlayacak ve olayları daha hızlı en yüksek seviyeye taşıyacaktır. Bu bebekler, ihtiyacının karşılanması için işe yarayan ne ise, doğrudan ona ulaşmaya çalışırlar, en baştan maksimum seviyeye çıkarlar.”
Ağlamayı görmezden gelmenin, dil ve duygusal gelişim açısından sonuçları vardır. Yüksek risk gruplarıyla yoğun çalışmalar yapan, erken yaşta anne olmuş ergenler ve madde bağımlısı annelerle araştırmalar yürüten Spieker şunları ekliyor; “Ağladığında rahatlatılan bebekler, konuşmayı öğrendikçe, ağlamayı konuşmaya dönüştürürler. Ağlaması görmezden gelinen bebeklerin dil gelişimleri gecikebilir.”